Günün her saatindeki baş döndüren dinamizmi, insan, lisan, moda çeşitliliğini, müziği ve çağdaş sanatı dünyanın diğer hangi caddesinde bulabilirsiniz?
Önceki sabah Yapı Kredi Kültür Sanat’ta yeni açılan “Hayat, Mevt, Aşk ve Adalet” Sergisi’ne gerçek yol alırken aklımdan geçenler bunlar.
İsmini sanatçı Hale Tenger’in tıpkı isimli ses yerleştirmesinden alan stant aktüel yerli-yabancı sanatkarların fotoğraf, yerleştirme, görüntü ve duvar fotoğraflarına yer veriyor.
Sergi için özel üretilmiş eserler de var.
Yapı Kredi Kültür Sanat Müdürü Tülay Gürgen’in dediği tüm ömrümüzü özetleyen dört sözcük “Hayat, Vefat, Aşk ve Adalet”.
Sergiyi birlikte gezdiğimiz küratör Didem Yazıcı’ya nazaran, vefat ve hayat döngüsü bilhassa pandemide üzerinde düşündüğümüz kavramlar.
TOKAT ÜZERE ÇARPAN İŞLER
Pandemi, aşıya erişim başta olmak üzere global adaletsizliklerin de daha çok su yüzüne çıktığı bir periyot.
Çoğunlukla bu devirde üretilmiş işler buna dikkat çekiyor, tokat üzere çarpıyor beşere sanatçı Mustafa Emin Büyükçoşkun’un Galatasaray Meydanı’ndaki Cumartesi Annelerine atıfta bulunan fotoğraf yerleştirmesi, dünya çapında hak ihlallerini araştıran çok disiplinli sanatçı kümesi Forensic Architecture’un görüntüsü önemli tokatlar.
Ama bunların yanı sıra stantta aşk ve umut da var.
Küratörün neredeyse gözyaşları içinde anlattığı “Sınır-Sız Aşk” fotoğrafı Budapeşte’de Keleti İstasyonu’nda İstvan Zsiros tarafından 2015 yılında çekilmiş.
Duvarın büyük bir kısmını kaplayan fotoğraf, Macar yetkililerin trene binmelerine müsaade vermedikleri mülteci kampında çekilmiş. Üç bine yakın mültecinin yaşadığı kampta, çadırları içinde tutkuyla öpüşen bir çift fotografçının objektifine takılmış.
“Sınır-Sız Aşk”ın tam karşı duvarında ise Paris’te yaşayan Azerbaycan doğumlu Babi Badalov’un kumaşa basılı görsel şiirleri ve söz oyunları yer alıyor.
“Hayat, Vefat, Aşk ve Adalet” Sergisi’nde hak ihlallerinden, tabiat tahribatına günümüzde sıkıntı ettiğimiz problemler var.
SAHNEDE 90’LAR
Yapı Kredi Kültür Sanat’ın biraz ötesindeki Salt Beyoğlu’nın yeni standı “Sahnede 90”lar daha sevinçli, daha tasasız günlerimize hasret duyacağımız bir stant.
1990’lar Türkiye’de süratli toplumsal değişimlerin yaşandığı bir devir.
Siyasi ve ekonomik çalkantılara karşın tanınan kültürün, sanat, cümbüş ömrünün yükselişe geçtiği yıllar.
Huysuz Virjin, Sabah Sultanı Seda Sayan, Yasemin ile Gece Jimnastiği üzere programların görüntülerini izlemek eğlenceli.
Geçtiğimiz günlerde Kanlıca’daki Mehmet Emin Yalısı’nda açtığı “Aheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın” Standı büyük ses getiren Taner Ceylan “Monte Carlo Stili” isminde dört tablo ve görüntüden oluşan işini, Canan’ın “Aydınlık İçin Bir Mum Yak” performansını Salt’ta görebilirsiniz.
1990’lar parklarda, cümbüş yerlerinde, tarihi alanlarda, terk edilmiş yerlerde performans sanatı yaygınlaştığı yıllar.
Pek çok ünlü ismin katıldığı Seretonin örneğin benim o yıllarda kaçırdığım epey farklı bir performans gösterisi.
Assos Şov Sanatları Şenliği için Selçuk Gürışık’ın elyaf enstalasyonları çarpıcı.
“Sahnede 90’lar için değerli bir arşiv çalışması yapan küratör Amira Akbıyıkoğlu ve takımı bilhassa gençlerin görmesi gereken harikulade bir stant ortaya koymuş.
Salt Galata standa paralel halka açık programlar da düzenliyor.
BEDENİM UĞRAŞ ALANIMDIR
İstanbul Modern’in süreksiz binası Alexander Vallaury Binası’ndaki Agah Uğur Koleksiyonu’ndan “Bedenim Uğraş Alanımdır” Standı.
Başlığını Barbara Kruger’ın 1989 tarihli yapıtından alan, Halil Altındere küratörlüğündeki stant, cinsiyet siyasetleri, özgürlük, göç, hafıza üzere problemleri görünür kılma gayesinde.
Perşembe Pazarı’ndaki Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nde ise Ankaralı iç mimar ve sanatçı Oğuz Yalım’ın teknolojik bir eser olan “kalesinterflex” ile yaptığı işlerle yağlı boya tabloları ortasındaki diyalog kurmayı başarıyor.